24 Nisan 2012 Salı

Blush nedir


Pembe şarapla yaza girmek..


Artık yaz geliyor.. Pembe şarap içmenin zamanı geldi..Şarapsever dostlarım  son yıllarda artık şarap literatürümüze  yerleşen “blush” sözcüğünün nereden geldiğini soruyorlar.. Aslında şarap kategorileri içinde “blush” diye bir kavram yok, pembe şarap var... Bu terim, Kaliforniya’dan literatüre giriyor..İtalyanlar da sonradan benimsiyorlar ve .Pinot Grigio’dan çok başarılı “blush”lar yapıyorlar..Fransız ve Almanlar ise “blush”a pek fazla itibar etmiyorlar ..

Amerikan şarap ekolünden gelenler Amerikalıların pek sevdiği “White Zinfandel (Beyaz Zinfandel)”i çok iyi bilirler..Amerika’da kısaca “Zin” olarak da adlandırılan bu siyah üzümü, kabuklarıyla hiç bekletmeden sıkan Amerikalılar  koyu beyaz renkteki  şaraba “White Zinfandel” demişler.. Ancak, 1976’da Kaliforniya’da “Cabernet Sauvignon’dan “White Cabernet” yapalım derken, renk biraz fazla geçince ve “beyaz” denilemeyince, biraz da mahcubiyetten  ortaya “yüzü kızarmış” anlamındaki “blush wine” çıkmış..Türkiye’de ise “blush” şarap geleneğine oldukça da ilgi var. Doluca’nın “Grenache”tan ürettiği kırmızı orman meyveleri ve çilek algılanan “Verano blush 2010” ve Kayra’nın Kalecik Karası ve Shiraz’dan ürettiği çilek, kiraz aroması baskın, biraz da baharat algılanan “Leano blush 2010” önde gelen başarılı örnekler..

Pembe (roze) şarap denildiğinde ise; sapları ayrılan ve parçalanan siyah üzümlerin 12-24 saat gibi kısa süreyle, kabuklarıyla birlikte, belli sıcaklıkta bekletilmesi ve sonra preslenmesiyle elde edilen şarap anlaşılıyor... Bu süreçte kabuktan renk maddesi şıraya geçiyor ve renk pembe oluyor.. Süre uzadıkça, çeşide de bağlı olarak, renk koyulaşıyor.. Her ne kadar bazı üreticiler, beyaz şaraba biraz kırmızı şarap katarak “pembe şarap” üretseler de, bu pek benimsenen bir yöntem değil.. Biz de başarılı “pembe” şaraplar var.. “Çalkarası”, “Syrah” ve “Grenache” üzümlerinin harmanı, 2010 Kavaklıdere Egeo, Güney Fransa kırmızı meyvelerle çok zengin rozelerini çağrıştırıyor.. 2010 “Vinkara roze” ise “Kalecik karası” ve aromatik bir çeşit olan “Hamburg misketi”nden üretiliyor..Çilek frambuaz, gül ve tropikal meyve aromalarından oluşan zengin bir aroma yelpazesi sunuyor.

Bu arada Fransızların kırmızıyla roze arasında kalmış   “saignée” diye adlandırdıkları açık kırmızı tonda, yani pembe’den daha ileri kırmızı ile pembe arası şaraplardan da bahsetmeli.. Fransızların kırmızı şarap üretiminde bir kısım şıranın maserasyon tankından ayrılması ve fermantasyonu ile elde ettikleri açık kırmızı şaraba Fransızlar “kan alma” anlamını taşıyan “saigné” sözcüğünü kullanıyor.. Tabii burada,  “renk yoğunluğu azalmış” anlamına geliyor. 

İzmir’de 35.Dünya Bağ ve Şarap Kongresi


Bu yıl İzmir’de 18-22 Haziran tarihlerinde dünyanın en önemli bağ ve şarap kongresi gerçekleşiyor : “35. Uluslar arası Bağ ve Şarap Kongresi”..Türkiye’nin böyle bir kongreye ev sahipliği yapması ülkemiz açısından önemli.. Benim de bilimsel komitede yer aldığım bu organizasyonda dünyanın her yanından bağ ve şarap sektörünün önde gelen bilim adamları buluşacaklar, bilgilerini paylaşacaklar.. TAPDK’yı ve Başkanı arkadaşım Mehmet Küçük’ü bu başarılı organizasyondaki emeği için kutlamak gerekiyor.. Türkiye bağcılığı ve şarapçılığı için büyük tanıtım..

Rakıcı : Ankara’da Lezzetli Bir Levrek Şiş..


Geçen akşam bir arkadaşım  Ankara’da farklı bir lezzet deneyelim dedi.. Ben de sevgili dostum Berk Kantar’ın yenilediği ve uzun zamandır davet ettiği  Nenehatun caddesi 60 no’daki Rakıcı’ya götürdüm…Çok başarılı marine edilmiş nefis bir levrek şiş tattık. Mezeler de son derece lezzetli.. Ancak, madem adı “Rakıcı”, içki mönüsü, özelikle de Rakılar çeşitlendirilmeli.. Tabii, ne yalan söyleyeyim; Rakı  kesmedi.. Yanına asiti ve fenolik yapısı  güçlü bir Sauvignon Blanc aradım.. Balık tutkunlarına duyurulur.. Levrek şişi mutlaka deneyin..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder