Pembe şarapla yaza girmek..

Amerikan
şarap ekolünden gelenler Amerikalıların pek sevdiği “White Zinfandel (Beyaz
Zinfandel)”i çok iyi bilirler..Amerika’da kısaca “Zin” olarak da adlandırılan
bu siyah üzümü, kabuklarıyla hiç bekletmeden sıkan Amerikalılar koyu beyaz renkteki şaraba “White Zinfandel” demişler.. Ancak,
1976’da Kaliforniya’da “Cabernet Sauvignon’dan “White Cabernet” yapalım derken,
renk biraz fazla geçince ve “beyaz” denilemeyince, biraz da mahcubiyetten ortaya “yüzü kızarmış” anlamındaki “blush
wine” çıkmış..Türkiye’de ise “blush” şarap geleneğine oldukça da ilgi var.
Doluca’nın “Grenache”tan ürettiği kırmızı orman meyveleri ve çilek algılanan “Verano
blush 2010” ve Kayra’nın Kalecik Karası ve Shiraz’dan ürettiği çilek, kiraz
aroması baskın, biraz da baharat algılanan “Leano blush 2010” önde gelen
başarılı örnekler..
Pembe
(roze) şarap denildiğinde ise; sapları ayrılan ve parçalanan siyah üzümlerin
12-24 saat gibi kısa süreyle, kabuklarıyla birlikte, belli sıcaklıkta
bekletilmesi ve sonra preslenmesiyle elde edilen şarap anlaşılıyor... Bu
süreçte kabuktan renk maddesi şıraya geçiyor ve renk pembe oluyor.. Süre
uzadıkça, çeşide de bağlı olarak, renk koyulaşıyor.. Her ne kadar bazı
üreticiler, beyaz şaraba biraz kırmızı şarap katarak “pembe şarap” üretseler de,
bu pek benimsenen bir yöntem değil.. Biz de başarılı “pembe” şaraplar var..
“Çalkarası”, “Syrah” ve “Grenache” üzümlerinin harmanı, 2010 Kavaklıdere Egeo,
Güney Fransa kırmızı meyvelerle çok zengin rozelerini çağrıştırıyor.. 2010
“Vinkara roze” ise “Kalecik karası” ve aromatik bir çeşit olan “Hamburg
misketi”nden üretiliyor..Çilek frambuaz, gül ve tropikal meyve aromalarından
oluşan zengin bir aroma yelpazesi sunuyor.
Bu arada
Fransızların kırmızıyla roze arasında kalmış “saignée” diye adlandırdıkları açık kırmızı
tonda, yani pembe’den daha ileri kırmızı ile pembe arası şaraplardan da
bahsetmeli.. Fransızların kırmızı şarap üretiminde bir kısım şıranın maserasyon
tankından ayrılması ve fermantasyonu ile elde ettikleri açık kırmızı şaraba
Fransızlar “kan alma” anlamını taşıyan “saigné” sözcüğünü kullanıyor.. Tabii
burada, “renk yoğunluğu azalmış”
anlamına geliyor.
İzmir’de 35.Dünya Bağ ve Şarap Kongresi
Bu yıl
İzmir’de 18-22 Haziran tarihlerinde dünyanın en önemli bağ ve şarap kongresi
gerçekleşiyor : “35. Uluslar arası Bağ ve Şarap Kongresi”..Türkiye’nin böyle
bir kongreye ev sahipliği yapması ülkemiz açısından önemli.. Benim de bilimsel
komitede yer aldığım bu organizasyonda dünyanın her yanından bağ ve şarap
sektörünün önde gelen bilim adamları buluşacaklar, bilgilerini paylaşacaklar..
TAPDK’yı ve Başkanı arkadaşım Mehmet Küçük’ü bu başarılı organizasyondaki emeği
için kutlamak gerekiyor.. Türkiye bağcılığı ve şarapçılığı için büyük tanıtım..
Rakıcı : Ankara’da Lezzetli Bir Levrek Şiş..
Geçen
akşam bir arkadaşım Ankara’da farklı bir
lezzet deneyelim dedi.. Ben de sevgili dostum Berk Kantar’ın yenilediği ve uzun
zamandır davet ettiği Nenehatun caddesi
60 no’daki Rakıcı’ya götürdüm…Çok başarılı marine edilmiş nefis bir levrek şiş
tattık. Mezeler de son derece lezzetli.. Ancak, madem adı “Rakıcı”, içki
mönüsü, özelikle de Rakılar çeşitlendirilmeli.. Tabii, ne yalan söyleyeyim;
Rakı kesmedi.. Yanına asiti ve fenolik
yapısı güçlü bir Sauvignon Blanc aradım..
Balık tutkunlarına duyurulur.. Levrek şişi mutlaka deneyin..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder