Buz Şarabı : Eiswine
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjkY5W-RJtF7Ns1mcYCI9EdotOLT4wU3U7N-Cl7E6gvj5OIDuTnYXpKoALUoqO8pHb2c75RiPi0pNV8AvdHNYGeilGZqv3gsWa4iBs12J56PHDpDO1jwrsK3i8tNxsMSN_XNMvnO61yQZr/s320/eiswein-dagmar61.jpg)
Bomonti Birası’ndan Ankara Birasına..
Geçen hafta, Efes’in
2010 yılında piyasaya sunduğu, % 100 malttan üretilen nostaljik “Bomonti” birasına değinmiştim. Ancak,
tarihine bakıldığında “Bomonti”
adının Osmanlılara kadar uzanan ilginç ve uzun hikayesinden de bahsetmek
gerekiyor... Bilindiği gibi, Tanzimat’la birlikte Osmanlı’da batılılaşma
başlıyor ve ithal biralar Osmanlı meyhanelerinde de rağbet görüyorlar.. Bu
değişimi gören İsviçreli Bomonti kardeşler 1885 yılında ilk bira imalathanesini
kuruyorlar..1890’lı yıllardan sonra da ilk Osmanlı Birası meyhanelerde yer
alıyor.. 1926 yılında İnhisarlar İdaresi İçki üretimini üzerine yetkili tek
kuruluş oluyor.. ..“Bomonti” sonraki yıllarda Istanbul’da semt adı haline
geliyor.. O yıllarda Cenevre’den yönetilen Bomonti-Nektar şirketini Polonyalı
bir firma alıyor..Ancak başarılı olamıyor..1928 yılında Türk Bira Fabrikaları
“Bomonti Nektar T.A.Ş” olarak yapılanarak 1938’e kadar imtiyaz hakkı elde
ediyor.. Cumhuriyetle birlikte Türkiye’de Atatürk’ün de teşvikiyle, özellikle
1930’lu yıllarda yeni bira işletmeleri açılıyor ve İstanbul’da Moda ve
Yedikule, Ankara’da Maltepe semtlerinde açılan işletmeler “Bomonti” adıyla hizmet veriyorlar.. Ancak, bu hızlı yükseliş bazı çevreleri
rahatsız edince, konu Atatürk’e ulaştırılıyor.. Atatürk de, Ankara’da “Atatürk
Orman Çiftliği Bira Fabrikası”nı kurduruyor ve “Ankara Birası” ortaya çıkıyor..
1938 yılında Istanbul-Bomonti’de faaliyet tamamen durduruluyor. Bu kez, 1940
yılında Tekel tarafından tesisler devletleştiriliyor.. 1944 yılına kadar üretim
yapan “Istanbul Bomonti Bira Fabrikası” Türkiye’nin ilk “Pilsener” tipi
birasını üretiyor.. Günümüzde Efes Pilsen Bira Fabrikası bu nostaljik bira yı
yeniden yaşatıyor. Alkol derecesi % 4.5 olan, % 100 malt birası dolgun
ekstraktı ve iyi köpük oluşturmasıyla özel bir damak tadı bırakıyor..
Şarap tadımında kadeh önemli mi ?
Şarapsever dostlarım
sıklıkla farklı boyuttaki kadehlerin tadım üzerinde etkili olup olmadığını
soruyorlar.. Öncelikle, iyi kalitede kadehin ince kristal, pürüzsüz, ışığı çok
iyi yansıtan, lale formunda olması gerektiğini belirtmeliyim. Lale formu;
aromaların saklanması; pürüzsüz ve lekesiz, ışığı kırmayan yüzey ise; rengi iyi
algılamamız bakımından önemli.. Avrupa’da ilk kez 1570 yılında, bugünkü kadeh
formuna yakın örnekler ortaya çıkıyor.. Kadeh tipleri de bölgelere göre
farklılık gösteriyor..” Bordeaux” tipi, “Bourgogne” tipi, “Rümmer” tipi..
Profesyonel yarışmalarda sadece INAO (Fransız Apealsyon Enstitüsü) tarafından
geliştirilen standart ölçüye sahip kadehler kullanılıyor. Ancak, restoranlarda yer alan özel dizayn kadehler
de yabana atılmamalı..Bu kadehler, farklı şarap tiplerinin tadımını daha
yansıtacak şekilde dizayn edilmişler.. Bu dizaynı ilk gerçekleştiren kişi ise
Bohemyalı bir aileden gelen Avusturya’lı Klaus Riedel.. Ona göre; farklı yapıya
ve aromaya sahip olan “Cabernet Sauvignon” şarabı ile “Pinot Noir” şarabı
farklı tip kadehlerde tadılmalı.. Ben de “Riedel”e katılıyorum : “Doğru şarap,
doğru kadehle tadılmalı”..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder