Bu hafta,
Unilever’in düzenlediği dünyada hızla gelişen
ve önem kazanan“sürdürülebilirlik” konsepti üzerine kurulu bir
toplantıya katılmak amacıyla akademisyen meslektaşlarımla, Atlıköşk olarak da bilinen İstanbul-Emirgan Sakıp Sabancı Müzesine gittik ve öğle yemeğini müze içindeki
“Müzedechanga”da yedik… Eğer resim ve fotoğraf sergilerine ilginiz varsa ve
Sabancı müzesine yolunuz düşerse, size düzgün bir yemek mönüsü ve nefis boğaz
manzarası sunan bu keyifli restoranı mutlaka denemelisiniz.. Şarap mönüsü,
Ankara’daki birçok restoranla kıyaslandığında fena sayılmasa da, İstanbul
ölçüsünde daha fazlası beklenmeli.. Modern Türk - Akdeniz olarak
nitelenebilecek yemek stilinden örnekler sunan mönüde füzyon tekniği ağırlıklı
olarak kullanılmış.. Ahşap ağırlıklı mekân görsel olarak 20. yüzyıl ortası
modern akım çizgisi taşıyor. Kapalı
alanı 80 kişiyi ağırlayabilecek kapasitede.
Yazın uygun havalarda açık terasla birlikte 150 kişiye ulaşılıyor…Hafta
sonları kahvaltı seçeneği de sunuyorlar.. Restoran müdiresi Gökçen Adalı, işini
iyi yapan bir profesyonel.. Servis elemanları temiz ve bakımlı.. 2011 yılında
CEE Food Awards’ın Müzedechanga’yı Türkiye’nin
En İyi Restoranı seçmesi boşuna değil..
Doluca’nın iddialı
şarabı Signium..
Yemekte,
orta-az pişmiş bir dana steak ile birlikte “Doluca”nın iddialı şaraplarından
2010 Signium’u denedik. Merlot (% 34)-Shiraz (% 33) ve Öküzgözü (% 33) üzümlerinin
harmanı, 14 ay süreyle Fransız ve Amerikan meşe fıçılarında olgunlaştırılan
Signum, yüksek dengede kurulmuş bir şarap..Alkol derecesi hacmen % 14.7’ye
çıkması önce beni dengesi konusunda düşündürdü.. Ancak, üzümden gelen materyali
çok güçlü olmasa da, fıçı çok başarılı kullanılmış ve 2009 yılı üretiminin
aşırı meşe vurgusu bu şarapta yapılmamış. Damakta, siyah kiraz, frambuaz,
baharat özellikle de karabiber algılanan aromalar. Dana steak ile uyumu da
oldukça iyi..Doğrusu denemeye değer bir şarap…
Artık
yazın güzel, sıcak günleri geliyor.. Ankaralı Bodrumseverler için önerilecek restoranlardan biri de, zevkli dekorasyonu ve kaliteli mönüsü ile sıcak bir
Latin rüzgarı estiren La Pasión.. Boğaziçi
Üniversitesi mezunu Osman Egeli’nin restoranı; Bodrum Merkez’de Atatürk
Caddesi’ni Cumhuriyet Caddesi’ne bağlayan Bodrum’un en eski sokaklarından biri
olan Uslu sokakta..2008 yılından beri faaliyette olan restoranın şarap mönüsünü
düzenleyen Pınar Eretik, konukseverliği ve zerafetini restorana yansıtmış.. La Pasión , İspanya’nın
Catalonia ve Basque bölgesi Tapas Bar’larından esinlenerek Şef Neco’nun
muhteşem tapasları ve yemeklerinden oluşturulmuş geniş bir mutfağa sahip...Ağırlıkta
Türk ve İspanyol şaraplarından oluşan zengin bir şarap menüsü de mevcut..
Mekan, barıyla birlikte yaklaşık 65 kişiye servis verebilecek kapasitede.
Yakınlarındaki “gürültülü” yerlerin aksine son derece sakin bir ortam.. Bodrum’da
iyi steak yemek isteyenler için önerilebilecek,
sempatik bir mekan..Servis başarılı, aydınlatma düzeni ve dekorasyon
odukça iyi.. Eşiniz ya da sevgilinizle romantik bir yemek yiyebileceğiniz bir
yer.. Şarap mönüsü ise Pınar’ın sayesinde oldukça zenginleşmiş…
Ch.
Petrus 1996’nın keyfi..
Ben La Pasion ’da,
az pişmiş bir Steak ile kıymetli dostum Umut Ülkümen’in sunduğu 1996 Petrus’u
deneme şansı buldum.. 1996 Bordeaux için çok iyi bir yıl değil..Ancak, şarap
bizi şaşırttı.. Bence, Parker bu şarabın geleceğini yeterince iyi görememiş..
1998 yılında yaptığı 100 üzerinden 93 notunu çok yetersiz buluyorum.. Eminim
sonraki yıllarda tatsa daha yüksek bir puanla notlayacaktı..Her zaman büyük ve
kompleks şarap insana büyük keyif veriyor. 1996 Petrus, ıslak toprak, mineral,
trüf gibi aromaların yanında tütün, çikolata ve olgun kırmızı meyveler de
sunuyor.. Hala, ayakta dimdik duruyor. Güçlü, zengin ve kompleks..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder