Her işin bir büyük ustası var.. Kadehin de kralı, dizayn ettiği farklı
tip kadehlerle kadehi dünyaya sevdiren Bohemya’lı bir aileden gelen Claus
Riedel.. Onu diğerlerinden farklı ve özel kılan da 1961 yılında her bir üzüm
çeşidi için ürettiği farklı dizayn kadehler..Sonradan, diğer üreticiler de onu
izlese, onun tahtına henüz oturan yok.. Hala kadeh dünyası onun peşinde..
Uçak camından kadehe..
Bohemya’lı bir aile olan
Riedel’lerin öyküsü 1756 yılında başlar.. Cam yapım teknolojisinde üst noktaya
ulaşan Riedel ailesi II. Dünya savaşında, savaş uçaklarının camlarını
üretir..Çekoslovakya’ya komünist rejim gelince cam fabrikaları kamulaştırılır..
Bunun üzerine Claus Joseph Riedel çareyi Avusturya’ya kaçmakta bulur.. Babası
Walter Riedel ile birlikte 1956 yılında Tyrol’de bir fabrika satın alırlar.. Genç, Claus Joseph
aynı zamanda bir şarap tutkunudur..Kristal sanatında kısa zamanda devleşir ve
zamanla renkli, dekoratif cam sanatından uzaklaşıp kadeh dizaynına geçer. Farklı
tipte şaraplar için kadeh dizayn etme fikri ona bir aile yemeğinde gelir..Aynı
şarabın, farklı kadehlerde, farklı algılandığının farkına varan Riedel 1961
yılında yakınlarına şöyle der : “Biçimi işlev belirler”.. Sonraki yıllar,
Riedel’in kadehin kralı olduğu yıllar..1973 yılında çıkardığı “sommelier”
serisi ile bir anda şarap dünyasında zirveye çıkar..
Riedel’in sırrı..
Riedel’in felsefesinde her bir bölge ve çeşidin şarabı farklı bir
kadehte değer bulur.. Aslında, her bir kadehin biçimi, hacmi, derinliği sıvının
damaktaki doğru noktalara akışına göre tasarlanır. Dolayısıyla, amaç maksimum lezzeti
yansıtmak üzerine kurulmuştur.. Doğrusu, sadece şarap için değil, bütün
aromatik sıvılar için bu durum geçerlidir.. Farklı kokuların valsinde denge
önemlidir.. Aroma bileşenleri arasındaki denge, aynı çok sesli müzik yapan
büyük bir orkestranı ahengi gibidir.. Stadyumda sesler dağılır.. Dar bir odada
ise duvara çarpar.. Bunun farkına varan Riedel, fizik kurallarıyla cam sanatını
birleştirir. Kadehin biçimi de, sıvının dilde farklı noktalarla buluşmasını
sağlar.. Hacim ise; oksijenle sıvının az ya da çok buluşmasını, dolayısıyla
farklı aromaların ortaya çıkışını tetikler.. Çünkü, bazı aromalar açınlanmak
için oksijene gereksinim duyarlar.. İşte size Riedel’in sırrı..Ben de kıymetli
dostum, Riedel’in temsilcisi Seyit Karagözoğlu ile birlikte 2005 yılında
Avusturya’da Riedel fabrikasına gidip Claus Riedel’le tanışıp, kadehlerinin
sırrını öğrenme şansı bulmuştum.. Bugün oğlu Georg Riedel de aynı felsefe ile
çalışıyor.. Unutmayalım, kadeh içindeki sıvının lezzetini bize yansıtan bir
müzik enstrümanı ..İyi kadeh de, iyi enstrüman gibi..
Makarnanın kökeni..
Makarna
denildiğinde kuşkusuz önce akla İtalyanlar gelir...İtalya’da makarna aslında
“pasta” kavramı içinde yer alır ve makarna sözcüğü İtalyanca “hamura
dönüştürmek” anlamındaki “maccarruni”den gelir..Her ne kadar dünyada makarna
İtalyanlarla özdeşleşmişse de, bir iddiaya göre İtalya’ya 1295 yılında ünlü gezgin
Marco Polo (1254-1324) tarafından Çin’den getirildiği söylenir. Ancak, Çinliler
şehriyeyi bilseler de, makarnalık sert buğday olan “durum” buğdayını o dönem
bilmezler.. Diğer bir iddia ise Araplar tarafından “erişte” olarak 9. Yüzyılda
İtalya’ya geldiği yönündedir. Sonrasında da, güney İtalya ve Sicilya’da
değişime uğrayarak bugünkü formunu almıştır..Ancak, bazı mutfak araştırmacıları
“lasanya” adının eski Yunan ve Roma mutfağında da geçtiğini
savunmaktalar..Hatta, “erişte” kelimesinin önce Araplara, sonra da bize Frasça
“iplik” anlamına gelen “riste” sözcüğünden geçtiğini söyleyenler de var..
Hangisi doğru olursa olsun, lezzetli makarnanın keyfi bir başka doğrusu..
Kökeni ne olursa olsun, İtalyanlarında bu işin ustası oldukları kesin..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder