18 Kasım 2011 Cuma

Kavaklıdere Primeur 2011 Kadehlere

Kasım ayı primeur (genç) şarapların kutlamalarla piyasaya sunulduğu zaman. Genç şaraplar her yıl kasım ayının üçüncü perşembesi başta Paris olmak üzere Fransa’nın hemen her yanında kutlamalarla halkın beğenisine sunuluyor. Farklı isimlerle, sadece Fransa’da değil, İtalya, İspanya, Portekiz, Yunanistan gibi önemli şarap üreticisi ülkelerde de bu gelenek sürüyor. “Primeur”; şarabın gencini, daha ziyade turfandasını tanımlayan bir terim. Şarap, o yıl içinde tüketiliyor. Sonraki yıla kalan şarap ise artık genç şarap, yani “Beaujolais Nouveau” olarak satılamıyor.

Fransa’da Beaujolais Noveau (Yeni Beaujolais) olarak bilinen genç şarapların öyküsü 19. yüzyıla kadar uzansa da 1960 yılında tüm dünyada popüler oluyor. Aslında “Beaujolais Nouveau”lar biraz da zorunluluktan ortaya çıkıyor. “Bourgogne” şarap bölgesinin dünyaca ünlü siyah çeşidi şarapseverlerin de çok yakından tanıdığı Pinot Noir. Dünyanın en zarif siyah çeşidi olarak bilinen Pinot Noir, iyi yıllarında dünyanın en pahalı şarabı olan “Romané Conti”nin üzümü. Bölgedeki, diğer önemli siyah çeşit olan “Gamay” ise bu büyük çeşitle rekabete girecek düzeyde değil. İşte bu noktada, Roger ve Georges Duboeuf adlı uyanık şarap üreticisi iki Fransız kardeşin zekâsı ortaya çıkıyor ve 1970’li yıllardan itibaren Fransa ve dünyaya “Beaujolais Nouveau” esprisini sevdiriyorlar.

“Primeur” şarapların genel özelliği; meyvemsi, canlı yapısıyla gençliği, diriliği, dinamizmi karakterize etmesi. Ön burunda, özellikle ahududu, kiraz gibi kırmızı meyveler yoğun olarak algılanıyor. “Primeur” şarapların yapım tekniği de klasik şaraplardan farklı. “Karbonik maserasyon” olarak nitelediğimiz özel teknik sayesinde bu güzelim aromaları algılıyoruz. Ancak, doğal olarak bu şaraplar uzun süre saklanılacak şaraplar değil.

Bizde de bu gelenek “Kavaklıdere Şarapları A.Ş.” tarafından geleneksel olarak 1988 yılından beri sürdürülüyor. Primeur geleneğini Türkiye’ye kazandıran kişi ise benim de ustam olan merhum Jacques Laffort. İlk kez, 1988 yılında Primeur şarapları şarapseverlere anlatmış, ben de sözlerini Türkçe’ye çevirmiştim.

2011 yılının Primeur şarapları “Kavaklıdere Şarapları A.Ş” tarafından “Ankara Hilton Oteli”nde şarapseverlerin beğenisine sunuldu. Kırmızı Primeur, her yıl olduğu gibi Elazığ’dan gelen “Öküzgözü” üzümü ile üretilmiş, özellikle ahududu, kiraz, kara dut ve muz aromaları çok yoğun olarak ön burunda algılanıyor. Araya, biraz toprak ve baharat aromaları da karışıyor. Zarif ve gençliğin diriliğini çok iyi yansıtan bir şarap. Beyaz Primeur’de ise, bu yıl önceki yıllardan biraz farklı olarak “Sultaniye” yanına, “Sauvignon Blanc” dokunuşları yapılarak hazırlanmış. Ön burunda yeşil elma, egzotik meyve aromaları ve yaban gülü algılanıyor. Ağızda, zarif ve dengeli.

Genç şaraplar neyle uyum sağlar diye sorarsanız, kuşkusuz peynir tabağı, şarküteri yiyecekler ve mevsim meyveleri sayılabilir. Ancak, ben kış mevsiminin vazgeçilmezi kestane ile de denemenizi öneriyorum. Yılın sonu, gençliğin simgesi primeur şaraplarla şenlensin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder