30 Aralık 2011 Cuma

Yeni Yıl Şampanya ile Kutlanır

2012 yılı geldi çattı.. Kim ne derse desin, bazen abartılı kutlamalar da olsa, yeni yılın gelişi ülkemizde de insanlara yeni umutlar, yeni hayaller veriyor. Galiba bu da önemli bir gereksinim. Kutlamaların olmazsa olmazı ise “şampanya”. Neden ? sorusunu doğrudan yanıtlamak güç.. Bence, köpük insana mutluluk, enerji ve güç veriyor, durağanlığı değil, canlılığı, diriliği ve gençliği sembolize ediyor. Ayrıca, flüt kadehte yükselen köpükler hayallerimizle buluşuyor.. İşin tarihi boyutu da var.

Şampanya adını Fransa’nın “Reims” şehri kıyısındaki “Champagne” bölgesinden alan, 17. Yüzyıldan beri tanınan özel bir şarap. Aynı zamanda coğrafi olarak tanımlanmış bir ürün, bir apelasyon. Biraz tartışmalı olsa da, Şampnya’nın mucidi olarak gösterilen kişi ise, bölgeye büstü de dikilen, adına Şampanya markası da bulunan “Dom Perignon”.

Şampanya devleri lüks tüketimde birbirleriyle büyük rekabet halindeler. Her birinin kendi içinde gelin kızlar gibi süsledikleri özel markaları var. Tabii bu kızların her birinin özel hikâyesi. Örneğin, büyük markalardan Pol Roger, önemli bir şampanyasever olan ve öldüğü 1965 yılına dek şampanyasını tüketen “Winston Churchill” adına marka yaratır. İşin hikâyesi şöyle: İngiliz Büyükelçiliği’ndeki 1944 yılındaki ateşkes partisine katılan Churchill partide Pol Roger şampanya evinin baş leydisi Odette Pol-Roger ile tanışır. Leydi ile kurulan dostluk sonucu, her yıl Odette Pol Roger’den hediye olarak Churchill’e sevdiği şampanya gönderilir. Ömrünün son on yılında bu şampanyadan 500’ün üzerinde tüketen Churchill’e büyük saygı duyan “Şampanya Evi” ölümünden sonra şampanyalarının üzerine “siyah bant” çeker ve ismini marka olarak tesciller. “1984 Pol Roger Sir Winston Churchill” günümüzün de prestijli şampanyaları arasında yer alıyor.

Bir diğer ilginç hikâye ise; Charles Heidsieck Şampanya Evi’ninin çıkardığı “Heidsieck 1907 Diamant Blue Cuvé”... I. Dünya Savaşı ortalarında taşımacılık yapan Jönköping, İsveç limanı Gävle’den Çar II. Nicholas’nın sarayına içki nakliyatı yapması için tutulur. Ancak, 3 Kasım 1916’da gemi Alman denizaltısı U-22’den atılan bir torpidoya hedef olur ve Baltık Denizi’nin 67 metre dibine gömülür. Tabii, gemide bulunan 2000 şişelik Heidsieck 1907 Diamant Bleu cuvée de. Deniz dibinin sağladığı ideal serinlik, düşük basınç ve karanlık koşullar sayesinde şaraplar korunur. Ta ki gemi enkazı 80 yıl sonra İsveçli dalgıçlar tarafından keşfedilene dek. Şampanyaların bazı şişeleri dalgıçların damağını süsledikten sonra, geri kalanı dünyanın farklı yerlerindeki müzayedelerde ortalama 3.700 $ civarı fiyatlardan satıldı.

Bir diğer önemli hikâye ise; dünyanın en pahalı şampanyası, 2005 yılında New York’ta Methuselah şişesi (8 x 0.75 litre) 18.800 dolara alıcı bulan “1990 Cristal Brut Mileniım cuvée”. Paranoyaklığı ile ünlü Rusya Çarı II. Alexander’ın 19. yüzyıl sonlarında siyah camlı bir şarap şişesine saklanabilecek bir suikast silahı olabileceği korkusuyla, Flaman bir cam ustasını şeffaf ve düz tabanlı bir şişe yapmakla görevlendirdi. Yoğun gaz basıncı nedeniyle tüm şampanya şişelerine kırılmamaları için çan biçiminde birer taban yapılır. Flaman cam ustası şişeyi sağlamlaştırmak için yapımında bir çeşit kurşun kristali kullandı. Böylece, şampanyanın ismi “Kristal” olarak tanındı, soylu ve kendine özgü görüntüye sahip oldu..

Şampanyanın lüks olanları bir yana, bizde de şampanya yöntemine uygun üretilen iyi doğal köpüren şaraplar var: Bunların başında son günlerde basında da adından çok söz edilen Vinkara’nın Kalecik Karası’ndan “méthode champenoise” (şampanya yöntemi) ile 5.000 şişe ürettiği “Yaşasın” geliyor. Diğerleri, Kavaklıdere’nin artık klasikleşmiş doğal köpüren şarabı “Altın Köpük” ve Mey’in Sultaniye’den ürettiği doğal köpüren şarap “Cameo d’Oro”.

Yeni yılınızı kutluyor, 2012’nin şampanya köpüğü gibi parlak, canlı ve mutlu geçmesini diliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder