Gecen hafta arkadaşım ve öğrencim Alper Karakaya’nın önerisiyle, Gölbaşında bu Mayıs başında göle sıfır inşa edilen, Ankara’dan gelirken Vilayetler evinden hemen önce yer alan, Kronos Otel’e gittik.. 20 000 metrekare üzerinde kurulan, 40 yatak kapasiteli otel binası ve yelkenli tarzındaki mimari yapısıyla ferah, iç açıcı bir görünüme sahip...Deniz özleyen Ankaralılar için görülmeye değer bir mekan..
Lucera Restaurant’da Kuzey İtalya Mutfağı..

Riesling’de petrol kokusu..
Geçen hafta, Istanbul-Etiler’de yeni açılan dünyanın önemli zincir otellerinden “Le Meridien” otel’de “Şarap Dostları Derneği”nin gala yemeğine katıldım... “Le Meridien” daha çok Kuzey Avrupa tarzı sade bir mimari tasarımla inşa edilmiş..Odalar, ferah, kullanışlı ve sade..Genç şefleri Tarkan Özdemir, hem Avrupa mutfağını hem de Uzakdoğu mutfağına hakim, çok başarılı, yaratıcı bir genç şef..İnanıyorum ki,yakında adını bütün Türkiye duyacak..Yemekte aldığımız en ilginç işaraplardan biri 2006 Penfold’sRiesling şarabıydı… Tipik petrol kokusu etkileyiciydi.. Hatta bazı dostlar, aldıkları kokudan emin olamayıp, kadehlerini alıp yanıma geldiler.. Ben de, terpenlerden gelen bu konunun olgunlaşmış, özellikle yeni dünya Riesling şarapları için çok tipik olduğunu belirttim.. Evet, genç Alman sek “Riesling”leri beyaz bahar çiçekleri kokusu verirken, yıllanan şaraplar ise; tropik meyve kokuları yanında asfalt, petrol ve çakmak taşı kokuları veriyor..Sakın olumsuz olarak ele almayın.. Riesling’in kalite göstergelerinden..
Şaraba su katmak..
Akşam kütüphanemi karıştırırken, elime Jean Robert Pitte’nin “Şarap ve Din” kitabı geçti..Kitabı okurken, ilginç bir kısım dikkatimi çekti ve sizlerle paylaşmak istedim..Günümüzde şaraba su katılması takdir edilen bir eylem değil.. Hatta, bunu bir nevi görgüsüzlük ve bilgisizlik olarak kabul ederler..Ben de, geçenlerde Avusturya’da yaşadığı dönemde, şaraba su katma geleneğini edinen bir arkadaşımla biraz dalga geçmiştim.. Ancak kitaptan; tarihte bunun böyle olmadığını, şaraba su katımın zenginler ve soylular arasında moda olduğunu öğrendim. Şaraba su kattığı için yıllarca alay konusu olan Napoléon’un aslında, bu geleneği Fransa kralı XIV. Louis’den kaptığı da belirtiliyor..Hatta, şaraba buz koymak, büyük bir incelik olarak ele alınıyor.. Katıksız şarap içme geleneği ise 17. yy’da Şampanya ile başlıyor.. Kırmızı şarapta ise ancak 19. Yüzyılda gelenekselleşiyor..Hatta, 1950’li yıllarda bile birçok Fransız şarabına su katıyor.. Nitekim, bu gelenek günümüzde rahipler arasında da sürdürülüyor.. Ancak, bana kalırsa,siz yine de şarabın güzelliğini su ile bozmayın..Çünkü, şarap her şeyden önce bir denge..Denge bozulunca, her şey bozuluyor..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder