Cumhuriyet
döneminde, 1950’li ve 1960’lı yılların
ucuz şarap arayan genç jenerasyonu, bugün bile hatıralarda yaşayan bazı önemli
şaraplardan bahsederler : “Dimitrakopulo”, “Çubuk şarabı” ,”Hetiter”, ”Boğa
Kanı” ve “Buzbağ”.. Bunlardan “Çubuk şarabı” halkın daha çok “köpek öldüren”
olarak tanımladığı, vasat kalitede, plastik tapa kullanılan ucuz şarabı ifade
ederken, “Dimitrakopulo” daha prestijli bir şarap olarak kabul
edilirdi..Önceleri özel sektörce üretilen “Çubuk şarabı”, sonrasında “Tekel”
tarafından markalaştırılarak, Orta Anadolu üzümlerinden üretilen “sofra şarabı”
halini aldı. 1970’li yıllarda “Hetiter” markasıyla fason bir şarap üretildiyse
de, bu marka çok yaşamadı.. Sonrasında,
Zeki Aral tarafından satın alınarak “Hitit” markasına dönüştü. Ancak bunun da
ömrü uzun sürmedi.. “Boğa Kanı” Atatürk
Orman Çiftliği’nin, “Buzbağ” ise “Tekel”in efsane şarabı olarak hafızalarda
kaldı. Burada, Tekel tarafından markalaştırılan; “Güzel Maramara” ve “Hoşbağ” ve 1929 yılından beri şarap üreten, Ankara ve
Cumhuriyet tarihi ile özdeşleşen Kavaklıdere Şarapları’nın “Yakut”, “Çankaya”,
“Dikmen” ve “Kavak” marklarını da Cumhuriyetin nostaljik şarapları listesine
almalı.Rakı markası olarak başlayıp, Cumhuriyet döneminde şaraba dönüşen
“Dimitrakopulo”yu saymazsak, Osmanlı’dan günümüze kalan bilinen bir şarap
markası yok. Ancak, öncesinde Tanzimat ile Batıya açılan Osmanlıda şarap
kültürünün Rum meyhanelerinde yeşerdiğini söylemek pek yanlış olmaz..
Şarap Aşkı Tanzimat’la Başlar..
Osmanlı
Tanzimat Edebiyatını Rousseau, Voltaire
ve Montesquıeu gibi Fransız filozof-yazarlar etkilemiştir.. Bu yazarların, aşk
ve şarap dolu şiir ve mısraları Osmanlı’da şaraba farklı bir bakış ve hoşgörü getirmiştir.
Tanzimat’ın büyük şairi Ziya Paşa’nın aşk ve şarabı ifade eden şu muhteşem beyti hala hafızılarda :
İç bade güzel sev var ise akl u şu’ûrun (Aklın ve bilincin varsa şarap iç,
güzel sev) ,
Dünya var imiş ya ki yoğ olmuş ne umûrun (Dünya varmış, yokmuş umurunda
olmasın.)
Gerçekten de,
geçen haftalarda belirttiğimiz gibi jön Türkler, Batı Edebiyatının da etkisiyle
şaraba ilgi duyarlardı..Ancak, Osmanlı’da şarap kültürünün gelişimi aslında
meyhane yoluyla olmuştur. Bu nedenle, Avrupa kültüründe yemeğin eşlikçisi olan
şarap, Osmanlı’da mezelerin yanında kalmıştır. Osmanlı
döneminde meyhaneler koltuk ve gedikli olmak üzere 2 sınıfa ayrılırdı. Bir de
koltuk ile gedikli arasında küplü meyhaneler vardı. Genellikle meyhanelerde
şaraplar büyük fıçılarda bulunurken, küplü meyhanelerde şarap ve rakılar için
özel küpler kullanılırdı. Cumhuriyetle beraber, şaraba yaklaşım da
batılılaşmaya başladı.. Atatürk’ün de terşvikiyle özel sektör şarap üretimine
girerek iyi kalitede şaraplar üretmeye başladı. O dönemin bazı şarapları hala
hafızalarda..
Dimitrakopulo
: Rakıdan şaraba..
Aral Şarapları hala üretiyor..
Markanın tescilini, 1960’lı yıllarda “Aral
Şarapları”nın sahibi, aynı zamanda ailenin dostu olan “Ahmet Aral”ın rahmetli babası,
Türk şarapçılığının duayen isimlerinden “Osman Latif Aral” satın alır. Böylece
“Dimitrakopulo” yeni yüzü ve etiketiyle 1900’lü yıllarda şarap işiyle uğraşan “Aral”ların
markası olur.. Aslında, el değiştirse de ünümüzde markanın yaşaması umut verici..Hatta,
Yunanistan’a bile bir dönem ihraç edilir.. Aral’lar “Dimitrakopulo”yu, Bette
Midler, Julio Iglesias ve Sting gibi ünlülere de tattırırlar.. Ancak, henüz
eski dönemlerin popülaritesinde olduğunu söylemek güç.. Umarım bu efsanevi
şarap ileriki yıllarda daha fazla ses getirir..
Çubuk Şarabından Köpek Öldüren’e..
Tekel 1929 yılından
itibaren Tekirdağ, İzmir, Ankara, Kilis, Gaziantep, Tokat, Elazığ ve Ürgüp’te
şarap fabrikalarını açar. Ankara’da Önceleri bazı üreticiler “Çubuk karası”
olarak adlandırılan üzümlerden o dönem ölçüsünde düzgün şaraplar yaparlar. Sonrasında
üretim kalitesi düşer ve “Çubuk Şarabı” ucuz şarapçıların şarabı olur. “Tekel” sonrasında şarabın markasını
tescilleyip, biraz özen göstererek sofra şarabı kategorisinde bir marka yaratır.
Ancak, yine de şarabın ucuz imajı değişmez.. Üstelik, o kadar aşağılanır ki,
adı “köpek öldüren”e çıkar.. Sonuçta, “çubuk şarabı” eskilerin hafızasında yer
eden nostaljik bir marka olarak kalırken, “köpeköldüren” terimi de Türkçe
literatüre girer..
Cumhuriyetin şarap
serüveninde kuşkusuz, bazı markalar gidecek ve yenileri gelecek. Ancak, günümüzün şarap trendi 1950’lerden çok
farklı.. Ekonomistlerin “iyi para, kötü parayı kovar” sözü, şarap için de
geçerli : “iyi şarap kötü şarabı kovar”. Nice, keyifle ve güzel şaraplarla
kutlayacağımız 29 Ekim Cumhuriyet Bayramlarına..
Tesedüfen okuduğum bu yazınız yetmişli yılları anmama neden oldu. Teşekkür ederim. Papaskarası Ankara'da popülerken, Dimitrokopula İstanbul'da popülerdi. Dimnit Çubuk ayarında Hitit (2,5 Lt.lik) Papaskarası ayarında şaraplardı. Kavaklıdere'nin Kavak, Çankaya, Dikmen popüler ama Çubuk, Papaskarası,Dimnit'e göre daha fiyatlıydı. Papaskarasını en son İkiyüzon kuruşa aldığımı anımsıyorum.On kuruşu şişe bedeliydi. Yeni Rakı Onikibuçuk liraydı. Yazınız için tekrar teşekkür ederim.
YanıtlaSil