17 Şubat 2013 Pazar

Efe’den 5 Yıllık Fıçı Rakısı..



Geçen hafta “Ankara Wine Club”ın  “Ankara Hilton Hotel”de düzenlediği bir organizasyonda “Efe  Alkollü İçkiler”in rakılarını tattık.. Kuşkusuz en ilgi çekici olan, geçen ay piyasaya meşe fıçıda 5 yıl süreyle eskitilerek piyasaya sunulan “Sarı Zeybek”ti.. Özel şişesi ve ambalajı ile Fransız konyaklarının özellerini andıran bir sunum doğrusu insanı cezp ediyor. Aslında, basında çıkan haberlerde maalesef bu yeni ürün bilinçsizce “viski görünümlü rakı” olarak ifade ediliyor. Halbuki üzüm kökenli bir distile içkiyi hububat kökenli viskiyle özdeşleştirmek olmaz.. Olsa olsa, yine üzüm kökenli bir distile olan konyağa, daha doğrusu “brendi”ye  benzetebiliriz. Meşe fıçıdan gelen aromalar, anasonla birleşince karşımıza damakta biraz daha dolgun, hafif tatlı ve kıvamlı bir yapı ortaya çıkıyor. Aslında, keyif veren bir içki olmuş.. Ancak, rakı olarak nitelemek pek kolay değil.. Bence “anasonlu brendi” demek daha doğru.. Şirket müdürlerinden Emre Utku; “bakır imbiklerde damıtılarak elde edilen rakının 500 litrelik Fransız meşe fıçılarında 5 yıl süre ile eskitilerek, farklı bir lezzet yakalandığını belirtiyor”.. Her yıl 6 000 şişe üretilecek bu özel içkiyi sofrada doğru yere konumlandırmalıyız. Bence, yemek sonunda ya da tamamen çerezlerle tek başına keyif verir. Ancak, yemek ortasında asla olmaz.. Fiyatı da tabii ki, fıçılama maliyetinden dolayı diğer rakılara göre yaklaşık üç kat daha pahalı.. Benim rakı ölçülerime uymasa da rakıseverlere farklı bir lezzet..

Galata’da Keyifli Bir Balık Restoranı..

Ankaralı okurlarıma İstanbul’da balık restoranı önermek pek kolay değilse de, çok sevdiğim Galata’da hem güzel bir manzara, hem de lezzetli balık bulunca yazmadan geçemedim. “Galatalı Balık” Karaköy vapur iskelesinde “Hettie Hotel”in teras katında 70 kişi kapasiteli bir balık restoranı..Öncelikle, yüksekten nefis bir deniz manzarası sunuyor. Boğaz Köprüsü, Topkapı Sarayı, tarihi yarım adadaki camiler, Kız Kulesi ve Galata Küprüsünü içine alan geniş bir panorama... En önemli özelliği 80 farklı meze sunması.. Bu konuda ciddi bir çalışma yapılmış. Servis elemanları güler yüzlü ve temiz giyimli.. Fiyatlar da Istanbul, hatta Ankara  ölçütünde abartılı değil.. Yüksel Akgül ve Nugül Çelik ortaklığı ile önce Suadiye’de sonra da bundan 4 ay önce Karaköy’e gelen “Galatalı Balık” balıkseverler için önemli bir lezzet durağı.. Şarap mönüsü de birçok balık restoranından zengin.. Ben soğuk mezelerden fesleğenli, zeytinyağlı levreği çok beğendim. Ayrıca, zeytinyağında kekikle hazırlanmış ahtapotta da çok lezzetli.. Galata’ya yolunuz düşerse denemeye değer..

Kadınlar kırmızı şarap seviyor..

Önümüzdeki hafta 14 Şubat Sevgililer Günü..Artık bizde de gelenekselleşen bu özel günde sevdiğinizle hangi şarabı paylaşmalı ? Fransızların önemli gazetelerinden “Le Figaro”da 2012 yılında çıkan habere göre; Fransa, İngiltere, Honkong, Almanya ve ABD olmak üzere 5 farklı ülkeden 18-30 yaş grubunda 150 000 kadın üzerine yapılan bir anket çalışmasında kadınların beyaz, roze ve diğer şaraplara göre % 51.1 gibi yüksek oranda kırmızı şarap tercih ettiklerini söylüyor. Beyaz şaraplar % 26.4, roze şaraplar % 15.7 oranında kalırken, kalanını diğer şarap tipleri oluşturuyor.. Ülkelere göre kadınların şaraptan beklentileri değişiyor.. Fransızların % 70’i şarabın kökenini, İngilizlerin % 50.8’i fiyatı, Amerikalıların % 68.4’ü üzüm çeşidini önemsiyor. Fransız kadınları Pinot Noir, Merlot gibi meyve aromalarının ön planda olduğu şarapları seviyorlar.  Amerikalı kadınların % 58’i şaraptan erkeklerden daha iyi anladıklarını belirtiyor..Ayrıca, anket sonuçları şarap sektörünün kadınları çektiğini ve somelye okullarından her yıl artan düzeyde kadın somelyenin çıktığını, üniversite şarap bilimi eğitiminin de kadınlar arasında revaçta olduğunu söylüyor. Her ne kadar Türk kadınları üzerine yapılmış bu yönde bir araştırma olmasa da, bizde de kadınların son yıllarda kırmızı şaraba ilgi duydukları biliniyor..Eğer 14 Şubatta içki tercihiniz şaraptan yanaysa bu anketi pek de yabana atmamak gerek…

Sevgilinin Şarabı : St Amour



Geçen hafta 14 Kasım Perşembe günü dünyada “St Valentine’s Day” olarak bilinen “Sevgililer Günü”nü kutladık.. “Valentine” sözcüğü batı dillerinde “sevgili” anlamını taşıyor..Batı dünyasında bu özel günde sevgiliyle alınan en önemli içki; şarap..  Sevgililer gününe anlam kazanan iki şarap var : Kuşkusuz öncelik, kutlamaların vazgeçilmezi “Şampanya”da.. Şampanyanın ince, zarif köpükleri hem aşkın mutluluğunu, hem de acısını simgeliyor.. Diğer yandan, köpük aşkın coşkusunu, gem vurulamazlığını da yansıtıyor. Ancak, adını aşktan alan Fransa-Beaujolais bölgesinin aşk şarabı “St Amour”da aşk şarabı olarak iddialı.. “Gamay” üzüm çeşidinden üretilen, kırmızı meyve aromalarının ön planda algılandığı, gençliğin tazeliğini yansıtan bu şarabı aşk şarabına dönüştürenler; 1980’li yıllarda bu şarabı dünyaya pazarlayan, şarap ticareti yapan “GeogesduBoeuf” kardeşler..Doğrusu çok akıllıca bir pazarlama..

Pol Roger : Kate & Willam’ın şampanyası..

Şampanya yukarıda da belirttiğimiz gibi aşkın sembolü..İki yıl, Fransa-Bordeaux’da bir fuarda ünlü Şampanya markası Pol Roger’nin müdürü ile tanıştım.. Bana İngiltere prensi William ile Prenses Kate’in düğün törenlerinde “Pol Roger” şampanyalarının sunulduğunu gururla aktardı..Ayrıca, bu tercihi özellikle Kate’in yaptığını da belitti.. Gerçekten de Şampanya üreticisi için onur verici.. “Pol Roger” aynı zamanda “Winston Churchill” adına da Şampanya üretiyor. İngiltere’ninin ünlü başbakanının en sevdiği şarap ve yakın aile dostları olmaları onlara bu misyonu yüklemiş..Şampanya, bu yönüyle sevgi yanında önemli bir şahsiyete duyulan hayranlığı ve saygıyı da yansıtmıyor mu ?

St Valentine’in anlamı ..

Bir efsaneye göre hikaye; Roma İmparatoru II.Claudius dönemine kadar uzanıyor..O dönem, askerler evlendikleri ya da nişanlandıkları için Roma ordusuna asker bulmakta ciddi sıkıntı yaşanıyor. Bunun üzerine II.Claudius evlenmeyi ve nişanlanmayı yasaklıyor. Ancak, Romalı Papaz “St Valentine” askerleri gizlice evlendirerek imparatorun yasağını deliyor..Sonunda, bu durum II. Claudius’un kulağına gidiyor ve “St Valentine”i ceza olarak ölüme mahkum ediyor. Öldürülen “St Valentine” İ.S.270 yılının 14 Şubatında defnediliyor.. Papa Gelasius, yaklaşık 200 yıl sonra 14 Şubat 496’da aşıkları buluşturan “St Valentine”nin ölümünü anlamlandırıyor..Böylece “Sevgililer Günü” tüm Avrupa’da gelenek oluyor.
İngiliz kaynaklarında ise hikaye farklı anlatılıyor. 1831 yılında yayınlanan “Parlement of Foules” adlı kiataba göre; 14 Şubat geleneksel olarak kuşların birbirlerine kur yaptıkları, şarkı söyledikleri ve çiftleştikleri gün olarak yer alıyor. Bu durum, sevgililer arasında bir gelenek yaratıyor ve 14 Şubat özel bir anlam kazanıyor.
Diğer yandan, Antik Yunan takvimine göre Şubat ortası Zeus ve Hera’nın kutsal evliliğinin gerçekleştiği zaman olarak niteleniyor.
Hikayeler çoğaltılabilir. Ancak, gerçek olan bu günün artık Avrupa’da anlam kazanması. Kuşkusuz ticareti de etkiliyor.

Tanzimatta aşkın şairi Ziya Paşa..

Tanzimat edebiyatının büyük şairlerinden Ziya Paşa (1825-1880), özdeyiş haline gelen birçok önemli söz söylemiştir. Örneğin, hepimizin bildiği : “nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” sözü ona aittir. Ziya Paşa sevgiyi ve aşkı yansıtan ünlü sözü ile de tarihe geçmiştir :
İç bade (şarap), güzel sev varsa akl u şuurun,
Dünya var imiş ya ki yoğ imiş ne umurun.

13 Şubat 2013 Çarşamba

Aklıselim : Ankara’da Yeni Bir Balık Restoran



Bu hafta Ankara’da Gaziosmanpaşa Kız Kulesi sokakta yeni açılan butik balık restoranı “Aklıselim”deydim. Yıllardır Ankara piyasasında birçok restoranı, yaptığı başarılı çalışmalarıyla ayağa kaldıran Selim Yılmaz, bu kez mesleğinin doruk noktasında kendi restoranını açma şansını bulmuş..Sade dizayn edilmiş, samimi bir ortam yaratılmış..Her şeyden önce, sakin ve sizi rahatsız etmeyen, kendi konuşmanızı duyabileceğiniz hafif bir Türk Sanat Müziği eşliğinde lezzetli mezeler sunuyor. Selim Yılmaz, konuklarıyla doğrudan ilgilenerek sizi dost ziyaretinde hissettiriyor.. Servis başarılı.. Servis elemanları özenli davranıyor..Kapalı bir mekan yanında, kış bahçesi alternatifi de sunuyor..Ara sıcaklar ve isteğinize göre size özel pişirilen balıklar sohbetinize lezzet katıyor. Boyutuna göre, içki mönüsü zengin.. Zaman içinde daha da geliştirmeyi hedefliyor.. Özellikle, balık kokoreç ve ızgara hamsi çok başarılı.. Sakin ve huzurlu yemek arzulayan balıkseverler için denemeye değer bir mekan..

Fransız Sarayında Hermitage Tadımı

Geçen hafta sonu, arkadaşım İstanbul başkonsolosu Hervé  Magro ve zarif eşinin ev sahipliğinde “Şarap Dostları Derneği” Fransa’nın Rhone bölgesinin dünyaca ünlü “Hermitage” şaraplarını tattı.. Fransız sarayının son derece şık ve görkemli salonunda herkesi büyülüyen ortamda, farklı bir dünyaya gidildi.. Özellikle salonu süsleyen, I.Napoléon dönemine ait avize hepimizi etkiledi.. Başkonsolos’un açılış konuşmasından sonra, dernek üyeleri, gazeteciler şarap üreticilerinden oluşan 100 kadar konuk, bölgenin beyaz üzümleri “Marsanne”, “Rousanne”dan üretilen zarif beyaz şarapları ve dünyanın en değerli kırmızı şarapları arasında yer alan, bölgenin büyük potansiyelli “Syrah” şaraplarını  tattı..Ben de, konuklara bu değerli şarapları ve bölgenin özelliklerini aktarmaya çalıştım..

Kuzey Rhone’un Büyük Şarapları..

Fransa Rhone vadisi önemli şarapların üretildiği bir bölge..Granitçe zengin, ılıman Akdeniz iklimi ile karasal iklimin kesiştiği topraklarda, Fransa’nın ve dünyanın önemli şarapları üretiliyor.  Beyaz üzüm çeşitleri ;“Marsanne”, “Rousanne” ve “Viognier” bölge şaraplarına hem yapı, hem de zerafet katıyor. Dünyanın asil üzüm çeşitleri arasında yer alan “Syrah” ise; baharat aromaları ve meyve aromalarının bir arada yer aldığı kompleks şaraplara veriyor.. Tadıma konu olan Fransa’nın “Lyon” şehrine 70 km uzaklıktaki “Hermitage”, “Rhone”un en önemli alt bölgelerinden..Eğer üst düzey “Hermitage”ları denemek isterseniz ”La Chapelle” , “Paul Jaboulet” ve “La Chave”ın önemli üreticiler olduğunu belirtmeliyiz.

Neler Tadıldı..

Değerli okuyucularımla, bu önemli şarapları da paylaşmak isterim.. Her ne kadar bazıları 250 Euro gibi ciddi fiyatlara ulaşsa da, gençken alınırsa iyi bir yatırım olarak da değerlendirilebilinecek düzeyde şaraplar.. Kuşkusuz doğru yılları almak kaydıyla.. Örneğin 2009 ve 2011 iyi yıllar..İleride mutlaka değer kazanacaklar..
           Beyazlar
-          Paul Jaboulet Ainé-Le Chevailer de Sterimberg 2010
-          Guigal-Ex Voto Blanc- 2009
-          Chapoutier-Le Meal Blanc 2007
-          Chave-Hermitage Blanc 2005
Kırmızılar
-          Chapoutier-L’Hermitage Rouge 2009
-          Paul Jaboulet Ainé-La Chapelle Rouge 2009
-          Chapoutier-Le Pavillon Rouge 2007
-          Guigal-Ermitage Ex-Voto Rouge 2006

Kavaklıdere Şaraplarından 80 Yıllık Votka…
Türkiye’nin dev şarap üreticisi “Kavaklıdere Şarapları” bu kez ABD’de en çok satılan votka olan “Stolichnaya”yı Türkiye’ye getirdi. Yönetim kurulu üyesi Murat Başman, artık Türkiye’de gastronomi kültürünün geliştiğini ve tüketicinin farklı tatları aradığını belirtiyor.. 1938 yılından beri üretilen ”Stolichnaya” 162 ülkede votka satışında ilk üç sırada yer alıyor.. 

4 Şubat 2013 Pazartesi

Birada % 100 Malt Gerçeği..




Bira; basitçe malt (çimlendirilmiş ve kurutulmuş arpa), su ve şerbetçi otu ile fermantasyon yoluyla eşde edilen, düşük alkollü, karbondioksit içeren bir içki..Bu yıl bira sektörüne damgasını vuran en önemli tartışma % 100 malt bira tartışması.. Önce “Tuborg Gold” % 100 malt bira olarak piyasaya sunuldu ve önemli bir ilgi gördü.. Sonra, Efes Pilsen “Şah Malt” ile bu atağa yanıt verdi.. Maalesef bazı yorumcular da farklı yorumlarıyla, şimdiye kadar şeker mi içiyorduk şeklinde, son derece yanlış bilgilendirmeler yaptılar.. Hatta bazıları % 100 malt biraya nerdeyse diyet bira bile demeye başladılar.. Öncelikle, % 100 malt biranın yeni bir ürün olmadığını belirtmeliyim..Son dönemde ülkemizde sıklıkla vurgulanan şekerin sağlıksız olduğu vurgusu bira sektörüne de yansıdı..İşin aslı; yasal düzenlemelere göre biranın en az % 60 malt içermesi gerekiyor..Kalan kısmı ise; şeker (sakaroz), glikoz pirinç, mısır gibi katkılarla zenginleştirilebiliyor..Bu katkıların kuşkusuz biranın sağlıklı olup olmaması ile ilişkisi yok..Zaten malttaki nişasta fermantasyon öncesi enzimatik bir reaksiyonla şekere dönüşüyor.. Katkılar sadece ekstrakt düzeyini, daha açık bir  deyişle biranın dolgunluğunu etkiliyor..

Bira adı nereden geliyor ?

Bira, birçok kaynağa göre tarihin en eski içkisi..Yabani arpanın tarihi Anadolu’da İ.Ö.8 000’li yıllara uzanıyor..İnsanoğlu yerleşik düzene geçip, tahıl depolamaya başladıktan sonra, önce öğüttüğü hububatı sulandırmış ve sonra elde etiği şırayı mayalandırmayı (fermantasyona uğratmak) öğrenmiş..Bira, Sümerlerin İ.Ö. 3 000’li yıllara uzanan “Gılgamış Destanın”da geçiyor..Peki bira adı nereden geliyor ? Bazı kaynaklara göre; İbranice “arpa tohumu” anlamındaki “bre” sözcüğünden geliyor. Diğer kaynaklar ise; çoğunlukla “Sakson” dilinde “arpa” anlamında kullanılan  “bere”den ya da Latince’deki “içmek” anlamına gelen “bibere”den türediği yönünde..

Bira kültür içkisi..

Tarih boyunca bira önemli bir kültür içkisi. Sümer kaynaklarında, toplumun farklı kesimlerinin tüketebileceği bira miktarları sınırlandırılmış.. Örneğin; işçilerin en fazla 2 litre, orta halli kişilerin 3 litre, yönetici ve rahiplerin en fazla 5 litre bira içmelerine izin veriliyor..Bugünkü biralarla aynı olmasa da, Sümerlerde “buğday birası”, “arpa birası”, “ballı bira”, “baharatlı bira”, “meyveli bira” gibi bugün bizi hayrete düşüren çok farklı tipte bira üretiliyor..

Hamurabi’nin mucizevi bira kanunları..

Bira; Babil kralı I. Hamurabi (yön. İ.Ö 1792-1750) döneminde yapılan ünlü “Hamurabi Kanunları”nda yer alıyor..Örneğin, biraya su katanlara cezai yaptırım var. Biraya katılabilecek baharat ve diğer katkıların miktarları sınırlandırılmış..Babil kralı II.Nebukadnezar (yön. İ.Ö. 605-592) döneminde bir kültürü doruğa çıkıyor. Bira üreticileri meslek örgütü oluşuyor ve o dönemde bugün bile bizi hayrete düşüren, aralarında “buğday birası”, “siyah bira”, “kırmızı bira” gibi farklı bira çeşitlerinin bulunduğu 20 farklı bira üretiliyor. Sümerlerle başlayan bira kültürü; sırasıyla Babillilere, Mısırlılara, Yunanlılara ve Romalılara geçip Avrupa’ya yayılıyor. Kuzey Avrupalalra ve Germenler, bira kültürünü farklı bir boyuta taşıyarak iklimin soğukluğunu dengelemek için biraya tarçın, zencefil, kimyon ve ardıç katıyorlar..Ancak, biranın günümüze uygun şekilde yalnızca arpa, su ve şerbetçiotundan hazırlanması gerektiğini ilk kez ortaya koyan Bavyera Dükü IV.Wilhelm (yön.1508-1550).

Wine Point : Ankara’da yeni bir şarap evi..

Geçen hafta,  Ankara’lı Evde Şarap  grubu üyelerine şarap üretimi üzerine, geçtiğimiz ay açılan “Ankara Wine Point”te “şarap hataları” üzerine bir sunum yaptım. Evde Şarap grubu üyelerinden, makine mühendisi Ahmet bey tarafından Ankara-Angora caddesi-Beysukent’de açılan “Wine Point”, öncelikle butik şarap üreticilerinin kaliteli şaraplarını Ankaralılara sunmayı hedefliyor. Türkiye’nin 50 farklı üreticisin şaraplarını bir arada bulmak, Ankaralı şarapseverler için önemli bir fırsat..  Wine Point üç katlı bir bina içine kurulmuş..Yukarıda tadım olanağı sunan salonları var..Mekan oldukça iyi düzenlenmiş.Ayrıca, butik üretim zeytinyağı ve peynir de bulunduruyorlar..Farklı butik üreticilerin şaraplarını tatmak isteyenler için iyi bir fırsat..
 
2012’nin En Pahalı Şarapları..

2012 yılını geride bıraktık.. Şarap dünyasında da 2012’de iz bırakan satışlar oldu..6 adet Magnum (1.5 Litre) “Chateau Mouton-Rotschild”, “New-York”taki bir müzayede 272 000 Euro’ya alıcı buldu..

Bordeaux Şarabı Sevenlere…
 
2012 yılında Bordeaux’da “Saint-Emillion” bölgesi sınıflandırmasının üst basamağı olan “Premier Grand Cru Classée A” kategorisine iki önemli şarap “Chateau Angelus” ve Chateau Pavie”de girdi. 2006 yılında bu kategoride sadece “Chateau Ausone” ve “Chateau Cheval Blanc” vardı..”Saint-Emillion” sevenler için önemli gelişim..

Osmanlı Saray Mutfağı..



Türk mutfağı kuşkusuz dünyanın en zengin mutfaklarından..”Mutfak” sözcüğü Türkçeye Arapçadaki “matbah” sözcüğünden geçmiş.. Türkçe anlamı : “yemek pişirilen yer”.. Her ne kadar dünyaya yeterince yansıtılmasa da Fransız ve Çin mutfağıyla birilikte mutfağımız dünyanın en büyük üç mutfağından biri..Türk mutfağı denildiğinde aynı müzikte olduğu gibi “halk mutfağı” ve “saray mutfağını” ayırmak gerekiyor..Çok geniş bir coğrafyaya yayılan Osmanlılar, imparatorluğun farklı coğrafyalarından gelen yemekleri sarayda seçkinleştirmişler..Aslında, sadece bizde değil, Çin ve Fransız mutfağında da saray seçkinleşme yeri..

Saray Mutfağı Fatih’le Seçkinleşiyor… 
  
Osmanlı Saray mutfağının “haute cuisine” (yüksek-seçkin mutfak) haline gelmesi Fatih Sultan Mehmet ile başlıyor. 16. Yüzyılda zirveye çıkıyor. Dönemin saray mutfak kayıtlarına bakıldığında çok farklı gıdaların en lezzetlilerin farklı coğrafyalardan geldiğini görüyoruz. Örneğin; koyun ve kuzu Dobruca ve Karadeniz’den, yağ ve pekmez Derne ve Varna’dan, kestane Bursa’dan, badem ezmesi Selanik’ten, fıstık Antep’ten, sadeyağ Trabzon, Urfa ve Halep’ten,  kaşar Balkanlardan, zeytinyağı Edremit, Ayvalık, Midilli ve Giritten, havyar ve tuzlu balık Rusya’dan, kahve Yemen’den, hurma Medine ve Bağdattan geliyor. Ayrıca, Istanbul’da her bir semtte farklı yiyecekler o yıllarda ünleniyor.. Sarıyer’in böreği, Göksu’nun mısırı, Çengelköy’ün salatalığı, Beykoz’un paçası, Yedikule’nin kellesi..  Vefa’nın bozası, Eyüp’ün kaymağı, Kanlıca’nın yoğurdu.. Topkapı Sarayında günde ortalama 5 bin, bayramlarda 10 bin kişilik yemek pişiriliyordu. Saray mutfaklarında 15-20 aşçıbaşı bulunurdu. Aşçıbaşının 50, tatlıcıbaşının 30, çeşnicibaşının 100 yardımcısı vardı.  

Osmanlının ilk yemek kitabı..

Osmanlının ilk yemek kitabı Mehmet Kamil Efendi tarafından 1844 yılında “Melcehü’t-Tabbâhin (Aşçıların Sığınağı) adıyla yayınlanıyor..Kitap; aşçılara lezzetli yemeğin nasıl pişirileceğini, malzemelerin nasıl korunacağını ve kullanılacağını anlatıyor..Ayrıca, unutulmaya yüz tutmuş eski Osmanlı yemek tarifleri de yer alıyor.. Osmanlı Sarayında konuklara sunulan yemek ve tatlı çeşitliliği de çok zengin.. Kanuni döneminde şehzade Mustafa için yapılan sünnet düğününde 53 farklı çeşit tatlı sunuluyor. Kökeni Çin olsa da, Osmanlı Sarayında en benimsenen gıdalardan biri Mısır’dan getirilen pirinç..Osmanlı sarayında 27 farklı pilav, pirinç, kuskus ve bulgurla yapılıyor.. Osmanlının son döneminde bile mutfaktaki zenginlikten ödün yok.. İngiliz Elçisi Sir Austin Henry Layard’ın anılarına göre davetli olduğu Ahmet Vefik Paşa (1823-1891)’nın konağındaki bir ziyarette 38 farklı yemek sunulor..

Şarap yoksa Şerbet var..

Aslında birçok kişinin düşündüğünün aksine Osmanlı sarayında padişahlarının birçoğu şarap içiyor.. Bazıları ise gençliğinde içip, sonradan bırakıyor.. En önemli örneği, Fatih’in oğlu, genç bir şehzadeyken Beyşehir gölü kıyılarında şarap içen, sonradan tövbe edip içkiyi bırakan ve Sofu Beyazıt adıyla da anılan II. Beyazıt.. Şarabı kuşkusuz en seven padişah ise; Kanuni’den sonra tahta çıkan Hürrem Sultanın oğlu II.Selim..1556 yılında tahta çıkınca, bir hafta boyunca cülus töreni düzenletiyor ve böylece Kanuni’nin son  döneminde konulan şarap yasağını deliyor.  Ancak, padişah ve çok yakında olanlar dışında şarap içmek pek kolay görülmüyor..Ancak, şerbet Osmanlı Sarayının özel içkisi.. Sünnet düğünlerinden, ramazan eğlencelerine kadar her yerde yer alıyor..Şerbetlerde hercaimenekşe, gül, ıhlamur, papatya,fulya gibi çiçekleri kullanılıyor, aromayı zenginleştirmek için misk, amber, sarısabır kullanılıyor.. Şerbetler önce “çaşnigir” (çeşnici) adı verilen iç oğlanlar tarafından tadıldıktan sonra Padişahın beğenisine sunuluyordu..Aynı Avrupa sarayında olduğu gibi amaç; sadece lezzeti ölçmek değil, aynı zamanda Padişahı zehirlenmelere karşı korumak.. 

İstanbul’da  su da önemli..

İstanbul’da dönemin kaynak suları “Taşdelen”, “Karakulak”, “Sırmakeş”, “Kayışdağı” ve “Hamidiye”..Mahalle aralarında suları 50 litrelik kırbalar (deri torbalar) içinde sakalar at veya eşek sırtında taşıyorlar.. Ne demeli ? Atalarımız damağının tadını bilmişler.. Türk mutfağı bir günde oluşmamış, zaman sürecinde gelişmiş, zenginleşmiş ve seçkinleşmiş.. Önemli olan sahip çıkmak sonraki nesillere aktarmak..

BEHZAT RESTAURANT


Türk mutfağının seçkin lezzetlerini, farklı atmosferi ile sizlere sunan Behzat alternatifsiz bir mekan olma özelliğini koruyor.Sizlere benzersiz dekorasyonu ile masa başı mangal keyfi yaşatan Behzat , özel kış bahçesinde sıcacık ortamı ve şeflerin elinden çıkan size özel sunumları ile de ; hem görsel hemde ağızlara layık bir ziyafet yaşatıyor.Hafta içi her gün Serpme köy kahvaltısı  yapabileceğiniz mekanda Pazar  günleri ise 150 çeşitten oluşan Açık büfe kahvaltı hizmeti veriliyor.Kışın Kış Bahçesinde, yazın ise açılır özellikteki tavanı sayesinde ve açık alan bahçesinde hem mangal, hem de Brunch keyfini yaşayabileceğiniz Behzat ,  çocuklarınızıda düşünmüş.Onlar güven içerisinde oynarken sizlerde Behzat’ın huzuruna ve lezzetlerine teslim olacaksınız.
Aynı anda 600 misafir ağırlama kapasitesine sahip Behzat bünyesinde açılan Behzat Egeli’de ise Ege mutfağının lezzetlerine doyamayacaksınız. Size özel hazırlanan balık çeşitleri, Ege Mezeleri  ve ara sıcaklarını Ege Müzikleriyle harmanlayan Behzat Egeli’de kendinizi bu rüzgara kaptıracaksınız.
Özel organizasyonlarınızı gerçekleştirebileceğiniz Şarap evinde hem benzersiz şarap koleksiyonlarını  tadıp,  hemde şömineli bu salonda unutulmaz anılara sahip olacaksınız.
200 araç kapasiteli otoparkı da bulunan Behzat  Restaurant’ta araçlarınızda güven altında olacak.

25.Mart.2011’de Behzat  Restoranı  hizmete açan Gürbüz Bekiş,  temelden geldiği için tüm birikimleri ve tecrübelerini makanına yansıtmayı başarmış.Tecrübeli kadrosu, Mekan dekorasyonu ve mutfağı ile de yakından ilgilenen Gürbüz Bekiş  Ankara’ya  Avrupa standartlarında bir hizmet  kalitesi getirmeyi başarmış.Haftanın her günü canlı müzik ziyafeti  ile sizlere unutulmaz anılar yaratan Behzat Et&balık&Mangal’da sizde yerinizi ayırtın.